Geçtiğimiz hafta teknik sorunlar yaşayan NASA’nın uzayaracı Dawn (tan, şafak) cüce gezegen Ceres’e planlanandan daha geç ulaşacağı duyuruldu.
Aracın 11 Eylül’de güvenli kipte çalıştığı farkedilmişti. Işınım rüzgarına yakalanan uzayaracının, itki sağlamak için elektriksel alanlar kullanan iyon motoru devredışı kaldı ve tüm motor aktivitesi durdu. Kontrolcüler sorunu bulup çözdükten sonra motoru 15 Eylül’de yeniden çalışmaya başlayan Dawn’da bu kez de farklı bir sorun başgösterdi: Dawn’ın Dünya’ya sinyal yollayan ana anteni de devredışı kalmıştı.
Bu sorunun kaynağı bulunamadı fakat kontrol ekibinin ışınımın bilgisayar yazılımını etkilemesinden ortaya çıktığından şüphelendikleri problemin çözülmesi kolay olmuş: bilgisayara ‘reset atmışlar’. Geçtiğimiz hafta Mars gezgini’nin sabit diski zamanla bozulduğu için formatlanması gerekmişti. Dawn kontrolcüleri sorunu daha zahmetsiz çözmüş oldular.
Şimdi uzayaracı normal şekilde çalışıyor ve sorunsuz biçimde Ceres’e yol almaya devam ediyor. Yine de itki planında meydana gelen bu değişiklik Dawn’ın Ceres’in etrafındaki yörüngesine planlanandan bir ay geç olarak Nisan 2015’de girmesine neden olacak.
Dawn, Temmuz 2011 ve Eylül 2012 arasında dev asteroid Vesta’nın yörüngesinde kaldıktan sonra Ceres’e yönelmişti. Mars ile Jüpiter arasında bulunan asteroid kuşağındaki iki büyük cüce gezegeni incelemek için tasarlanan uzayaracından elde edilen veriler sayesinde Vesta’nın tamamen hidrojen ve hidroksilden oluştuğu keşfedilmişti. Yeni hedefi olan Ceres, aynı zamanda asteroid kuşağındaki en büyük cüce gezegen olma özelliğine sahip.
Mars ve Jüpiter arasındaki astreoid kuşağı, güneş sistemininkarmakarışık haldeki tavan arasına benziyor. Tozlu, unutulmuş cisimler uzun zaman öncesinden yadigar; her gök taşının anlatacak ayrı bir hikayesi var.
Bu hikayeler tam da gezegen bilimcilerin duymak istediği türden şeyler. Güneş sistemimizin oluşumuna dair pek çok şey hâlâ sır durumunda. Okullarda anlatılan temel hikayeye göre, güneşin etrafındaki çok büyük bir disk içindeki toz ve gaz, yavaşça birlşerek daha büyük parçaları meydana getirdi. Bunlar da bugün bildiğimiz gezegenleri oluşturdu. Ama bu tam olarak nasıl gerçekleşti, ve yaşama uygun mavi gezegen dahil, farklı gezegenler nasıl oluştu?
Bu soruları yanıtlamak için, NASA Dawn (Şafak) isimli robotik sondayı fırlattı. Görevi: iki dev gök taşına doğru (Ceres ve Vesta) uçup, onları daha yakından keşfetmek.
Sondanın ilk durağı, antik süpernovaları Güneş Sistemi’nin doğumuna katabilecek bir gök taşı olan, Vesta.
Teleskobik gözlemler ve meteoritler üzerine yapılan çalışmalar, yoğun çekirdeği ve parlak kabuğuyla Vesta’nın ilk zamanlarında kısmen eridiği, demir gibi ağır elementler içerdiğini düşündürüyor.
Ceres ve Vesta’nın boyutlarının, diğer gök taşları ve Mars ile karşılaştırması
Bu ilginç ve bir parça bulmaca çözmeye benziyor. Erime ısı kaynağı gerektiriyor. Maddelerin biraraya gelmesiyle, kütle çekimsel enerji açığa çıkar; bu enerjinin sebep olduğu sıcaklık da gök taşı oluşumunu sağlar. Ancak Vesta bu şekilde oluşamayacak kadar küçük bir -cüce- gezegen: Ortalama genişliği yalnızca 530 km; erime için yeterli kütle çekimi enerjisinin açığa çıkıp gök taşını oluşturamayacağı kadar küçük.
Bir süpernova açıklamayı sağlayabilir: Bazı biliminsanları Vesta’nın ilk oluşumunda, muhtemelen iki süpernovaca üretilmiş , alüminyum-26 ve demir-60 çeşnisinden meydana geldiğine inanıyorlar. Bu alüminyum ve demir oluşumları, fazladan ısı açığa çıkmasını sağlayabilecek radyoaktif izotoplar. Bu izotoplar bir kez bozulduğunda, göktaşı soğur ve gelecekteki şeklini oluşturacak şekilde katılaşır.
Eğer işler yolunda giderse, Dawn Vesta’nın yörüngesine 2011 yılında ulaşacak. Vesta’nın yüzeyinden ayrıntılı görüntüler, eriyik durumdaki geçmişinin izlerini ortaya çıkartacak. Ayrıca Vesta’nın kütle çekim alanı, Dawn’ın hem kendi hem de gök taşı yörüngesindeki hareketi sayesinde haritalanacak.
Yaklaşık 7 ay boyunca Vesta’nın yörüngesinde kaldıktan sonra, Ceres’in yörüngesine geçmek için iyon roketleriyle manevra yapacak.
960 km’lik çapıyla, Ceres astroid kuşağındaki en büyük cisim. Dikkat çekici olarak, Vesta gibi kaya benzeri değil, su buzuyla kaplı bir gezegen olması. Ceres bize gerçekten süpriz yapabilir, çünkü 60 ile 120 km kalınlığında bir buz tabakasını barındırıyormuş gibi görünüyor. Ceres’in yüzeyi Vesta’nınkinden çok daha dramatik şekilde değişmiş olmalı. Fakat Ceres bize gezegen oluşumunun erken dönemleri hakkında bilgi vermeyecek olsa bile, biliminsanlarının suyun oynadığı rolü açıklamasında yardımcı olabilecek bilgiler verebilir. Örneğin, neden Dünya ve Ceres gibi gezegenler büyük biktarda su barındırırken, Vesta gibi diğerleri tamamen kuru?Vesta bize erken dönemlerden bahsedecek, Ceres ise daha sonra ne olduğunu anlatacak. Birlikte, Güneş Sistemi’mizin geçmişi ile ilgili, iki eşsiz hikaye anlatacaklar; ve gezegenlerin oluşumuna dair kim bilir kaç ders çıkaracağız.