James Webb Uzay Teleskobu’nun gözünden Uranüs’ün halkaları

James Webb Uzay Teleskobu, Neptün‘den sonra Güneş Sisteminin diğer buz devi Uranüs ve uydularının çarpıcı bir görüntüsünü yakaladı. Yeni görüntüde, Uranüs’ün halkaları, gezegenin atmosferindeki parlak özellikler ve bazı uyduları var. Webb’in elde ettiği detaylı veriler en zayıf tozlu halkaları da ortaya çıkardı.

Uranüs’ün halkaları ve atmosferine dair detaylar.

Uranüs’ün halkaları

Uranüs’ün halka yapısı 10 Mart 1977’de James L. Elliot, Edward W. Dunham ve Jessica Mink tarafından keşfedildi. Dünya’dan yapılan gözlemler dışında ilk olarak Voyager 2 uzay sondası gezegeni yakından görüntüledi. Sonrasında Hubble uzay teleskobu sayesinde en dıştaki iki halka keşfedildi.

Uranüs’ün halkalarını görüntülemek zor, çünkü ışığın sadece yüzde 2’sini yansıtıyorlar. Halkaların hammaddesi organik madde içeren su buzu. Büyük kısmı ince tozdan oluşuyor, daha büyük cisimlerin çapı 0.2-20 metre arasında değişiyor. Toplam 13 halkadan en içteki 38 bin km, en dıştaki ise 98 bin km yarı çaplı.

Uzay teleskobu bu görüntüyü yalnızca 12 dakikalık bir pozlamayla yakaladı. Webb’in ortaya çıkaracakları için buz dağının (ya da gezegeninin) sadece görünen kısmı diyebiliriz.

Uranüs’ün uyduları

JWST’nin yakaladığı görüntüde Uranüs’ün halkaları dışında bazı uyduları da görülüyor. Gezegenin bilinen 27 uydusu var. Bunların çoğu görülemeyecek kadar küçük ve soluktur, ancak bu geniş açılı görüntüde en parlak 6 tanesi etiketlenmiş. Burada görülen diğer parlak nesneler arka plandaki gökadalar.

Webb’in NIRCam cihazıyla Uranüs sisteminin bu daha geniş görünümü, Uranüs gezegeninin yanı sıra bilinen 27 uydusundan altısını (çoğu bu kısa pozlamada görülemeyecek kadar küçük ve soluktur) gösteriyor. Birçok gökada da dahil olmak üzere bir avuç arka plan nesnesi de görülüyor. [Resim açıklaması: Uranüs gezegeni, merkezin hemen solunda siyah bir arka plan üzerindedir. Açık mavi renktedir ve sağ tarafında büyük, beyaz bir parçanın yanı sıra iki parlak nokta ve onu çevreleyen dikey olarak yönlendirilmiş iç içe halkalardan oluşan bir sistem gösterir.]

Yedinci gezegen olan Uranüs’ün bazı benzersiz özellikleri var. Kendi tarafında, yörünge düzleminden kabaca 90 derecelik bir açıyla döner. Bu bizim alışık olmadığımız aşırı mevsimlere neden olur. Çünkü gezegenin kutupları yıllarca (Uranüs’ün Güneş’in etrafında dönüşü 84 yıl sürüyor) sürekli güneş ışığını ve ardından aynı sürede tam karanlığı yaşar.

Burada görülen kuzey kutbu için artık baharın sonları; Uranüs’ün kuzeyine yaz 2028’de gelecek. Buna karşılık, Voyager 2 Uranüs’ü ziyaret ettiğinde güney kutbu yaz mevsimindeydi. Güney kutbu artık gezegenin ‘karanlık tarafında’, görüş alanı dışında ve uzayın karanlığına bakıyor.

kaynaklar:

//esawebb.org/videos/weic2310a/
//www.nasa.gov/feature/goddard/2023/nasa-s-webb-scores-another-ringed-world-with-new-image-of-uranus

8 Ekim

8 Ekim günü gerçekleşen astronomi, uzay ve havacılık alanındaki önemli tarihi olaylar hakkında kısa bilgiler:

1978: Pioneer 12 uzay sondası Venüs’ün atmosferine girerek yandı. Uzayaracı 4 Aralık 1978’de Venüs çevresinde eliptik bir yörüngeye yerleştirildikten sonra, gezegenin bulutlarını, atmosfer ve iyonosferini, atmosfer-güneş rüzgarı etkileşimini incelemek için ölçümler yaptı. Venüs yüzeyinin yüzde 93’ünü radar kullanarak haritalayan araç, bunlara ek olarak birkaç kuyruklu yıldızın sistematik UV gözlemlerini yapmak için çeşitli fırsatlardan yararlandı. Pioneer 12 görevi, manevra için gerekli yakıt kalmaması sonucu, uzay sondasının yörüngeden çıkıp, 8 Ekim 1978 günü Venüs’ün atmosferine girerek yanmasıyla sonlandı.

1980: Voyager 1 uzay sondası Satürn’ü fotoğrafladı. 1977 Ağustosunda fırlatılan Voyager 1 ve ondan 16 gün sonra fırlatılan Voyager 2 sondaları bugün artık Güneş Sistemi’nin dışına çıkmış durumdalar ve bizden uzaklaşmaya devam ediyorlar. Voyager 1 sondası, Camelopardalis takımyıldızı sınırları içinde ilerlemekte. Her yıl Dünya-Güneş mesafesinin 3.4 katı kadar yol kateden Voyager 1, 40 bin yıl kadar sonra, şu an Dünya’dan 17.6 ışık yılı uzakta olan  AC +79 3888 yıldızının 1.7 ışık yılı yakınından geçiş yaparak yoluna devam edecek.

Voyager 1 sondasının ziyareti sırasında çektiği Satürn fotoğrafı.

1980: Kamov KA-32 ilk uçuşunu yaptı. Sovyetler Birliği’nde, eş eksenli rotora sahip nakliye helikopteri olarak geliştirilen KA-32, KA-27’nin sivil versiyonudur.

8 Ekim günü doğanlar ve ölenler:

1647 – Danimarkalı astronom, matematikçi Christen Sørensen Longomontanus öldü (d. 1562)
1652 – İngiliz astronom, matematikçi John Greaves öldü (d. 1602)
1845 – Alman fizikçi, piyanist, besteci Salomon Kalischer doğdu (ö. 1924)
1873 – Danimarkalı kimyacı ve astronom Ejnar Hertzsprung doğdu (ö. 1967)
1901 – Avustralyalı fizikçi ve hümanist politikacı Mark Oliphant doğdu. Oliphant, nükleer füzyonun ilk deneysel gösterimlerinde ve nükleer silahların geliştirilmesinde önemli rol üstlendi. II. Dünya Savaşı sırasında, İngiltere’de radarı geliştirmek için çalışmıştır. (ö. 2000)
1942 – Sovyet fizikçi, matematikçi ve mühendis Sergey Chaplygin öldü (d. 1869)
1956 – Amerikalı mühendis ve astronot Janice E. Voss doğdu (ö. 2012)
1959 – Perulu-Amerikan albay ve astronot Carlos I. Noriega doğdu.
1985 – Amerikalı kaptan, fizikçi ve baloncu Malcolm Ross öldü (d. 1919)

Malcolm Ross, 3 bin metre irtifadaki balonunda poz verirken.

25 Nisan

25 Nisan günü gerçekleşen astronomi, uzay ve havacılık alanındaki önemli tarihi olaylar hakkında kısa bilgiler:

1954 – Bell Telefon Laboratuvarları’nda bir güneş hücresinin ilk pratik uygulaması kamuoyuna tanıtıldı. Güneş ışınlarından elektrik enerjisi elde etmeye yarayan güneş hücreleri veya güneş pilleri üzerine çalışmalar yüz yıl kadar önceye başlasa da ilk hücreler pratikte işe yarayacak kadar verimli değillerdi. Pratik olarak kullanılabilir ilk güneş hücresi Bell Laboratuvarları’nda üretilen bu silisyum tabanlı hücre olmuştu. [APS Physics]

Calvin S. Fuller, boronu silikona yayarak dünyanın ilk güneş pilini yaratıyor

1983 – NASA’nın Pioneer 10 uzay sondası Plüton yörüngesinin ötesine ulaştı. Pioneer 10 ve kardeşi Pioneer 11 uzayaraçları Güneş Sistemi ötesine çıkmak için tasarlanmışlardı [wikipedia].

Pioneer 10 ile Jüpiter’in karşılaşmasının sanatçı yorumu.

1990Hubble Uzay Teleskobu yörüngedeki yerine yerleştirildi. Discovery uzay mekiği ile 24 Nisan günü uzaya çıkan teleskop, STS-31 görevindeki astronotlarca mekik hangarından çıkartılıp görev yapacağı yörüngesine bırakıldı. Gerekli testler yapılmadığı için teleskobun bulanık görüntü aldığı uzaydan ilk görüntüyü aldığında farkedilecekti! Tekrar bir mekik göreviyle astronotlarca tamir edilen Hubble, daha sonraki 5 servis görevleriyle görüntüleme yeteneklerini arttıracaktı.

2016 – ESA, Copernicus EU programı kapsamında, Sentinel-1B yer gözlem uydusunu fırlattı. Fırlatma Fransız Guiana’sındaki uzay limanından bir Soyuz roketi ile gerçekleştirildi. Sentinel-1B uzaya daha önce gönderilen ikizi Sentinel-1A ile beraber çalışıyor. İkiz uydu kullanmak yeryüzünü radarla taramada avantaj sağlamakta [esa.int].

Sentinel-1B

25 Nisan günü doğanlar ve ölenler:

1710 – İskoç gökbilimci ve yazar James Ferguson doğdu (ö. 1776)
1744 – İsveçli astronom, fizikçi ve matematikçi Anders Celsius öldü (d. 1701)
1770 – Fransız bakan, fizikçi ve akademisyen Jean-Antoine Nollet öldü (d. 1700)
1840 – Fransız matematikçi ve fizikçi Siméon Denis Poisson öldü (d. 1781)
1900 – Nobel Ödülü sahibi, Avusturyalı-İsviçre-Amerikalı fizikçi ve akademisyen Wolfgang Pauli doğdu (ö. 1958)
1918 – Fransız-Amerikalı gökbilimci ve akademisyen Gérard de Vaucouleurs doğdu (ö. 1995)
1923 – İngiliz gökbilimci ve akademisyen Francis Graham-Smith doğdu.
1931 – Rus matematikçi ve fizikçi Felix Berezin doğdu (ö. 1980)
1932 – Rus astrofizikçi Nikolai Kardashev doğdu (ö. 2019)

Merkür – Güneş’e en yakın gezegen

Merkür Güneş’e en yakın gezegendir. Yıldızımıza ortalama uzaklığı 57,9 milyon (Dünya: 150 milyon) kilometredir. Güneş’in bu gezegenin yüzeyinden görünür boyutu bizim Dünya’dan gördüğümüzden 3 kattan daha büyüktür.

Dünya’ya olan uzaklığı ise iki gezegenin yörüngelerindeki konuma bağlı olarak 77 ile 222 milyon km arasında değişiyor.

Güneş’e bu kadar yakın olunca ısınmamak mümkün değil. Ortalama sıcaklık 178 derece. Gezegenin çok uzun gece ve gündüzleri muazzam sıcaklık farkları ortaya çıkarıyor. Gündüzü yaşayan yarıküresinde sıcaklık 430 dereceye kadar çıkıyorken geceyi yaşayan yüzeyi -180 dereceyi görüyor.

Oldukça küçük bir gezegen. Dünya’nın %40 boyutunda olan gezegen uydumuz Ay’dan %40 daha büyük. Kütle bakımındansa Dünya’nın sadece 20’de 1’i. Güneş Sistemi’nde Merkür’den daha büyük uydu var. Merkürümüz ise herhangi bir doğal uyduya sahip değil.

Gezegen Güneş etrafında 88 Dünya gününde dönüyor. Yani bir Merkür yılı bizim 88 günümüze eşit. Fakat bir Merkür günü oldukça uzun: kendi etrafındaki bir turunu 59 günde tamamlıyor: Bir Merkür yılı 1.5 Merkür gününe eşit!

Venüs ile beraber bir iç gezegen olarak tanımlanır.

Kayda değer bir atmosfere sahip olamayacak kadar küçük ve sıcak olan gezegen çok zayıf bir ekzosfere sahip. Eksozferi hidrojen, helyum, oksijen, sodyum, kalsiyum ve potasyum içeriyor.

Nasıl gözlemlenir?

Görünür parlaklığı -2.48 (en parlak yıldız Sirius’tan daha parlak) ile +7.25 kadir (görme sınırının altında) arasında değişir. İç gezegen olduğu için Ay gibi evreleri görülür.

Gezegeni gözlemlemekte en büyük zorluk ise Güneş’e çok yakın oluşudur. Ya Güneş doğmadan hemen önce doğar ya da battıktan biraz sonra batar. Bu durum gözlem süresini kısaltır aynı zamanda gezegenin karanlık gökyüzünde görmeyi oldukça zor hale getirir.

Merkür geçişi veya transit

Bir Merkür geçişi, gezegeninin Dünyamız ile Güneş arasında bulunduğu durumlarda oluşabilir. Geçiş sırasında gezegen Güneş’in parlak diski üzerinde ilerleyen küçük siyah bir nokta olarak gözlemlenir.

Merkür Güneş’in yüzeyi önünden geçerken.

Tarihte ilk Merkür geçişini gözlemleyen kişi ünlü gökbilimci Kepler’dir. Kepler yaptığı hesaplamaları kullanarak gezegenin Güneş’in önünden geçişini doğru hesaplayarak 1631 Kasım’ında geçişi incelemiştir. Kepler bunun için Güneş’in görüntüsünü karanlık odanın duvarına yansıtmıştır.

Bir yıl içinde Merkür en azından 3 kere Güneş ile aramıza girdiği alt kavuşum dediğimiz konumda bulunur. Ancak her defasında geçiş gözlemlenemez çünkü iki gezegen aynı anda bu konumlarda bulunmaz. Bunun sebebi gezegenin yörünge düzleminin Dünya’nın yörünge düzlemine (tutulum düzlemi) göre 7 derecelik bir açı yapıyor oluşudur. Tutulum düzlemi ile Merkür’ün yörünge düzlemi Dünya’da Mayıs ve Kasım aylarının yaşandığı bölgelerde kesişir.

merkur-gecis
Merkür ve Dünya’nın yörünge düzlemi aralarındaki açı sebebiyle transit iki gezegenin denk geldiği nadir zamanlarda gerçekleşir.

kaynak: space-facts.com/mercury | universetoday.com |

Phobos

İnsanlar Mars’ın varlığını binlerce yıldır bilseler de uydusu Phobos’un varlığından 18 Ağustos 1877 tarihinde Amerikalı astronom Asaph Hall sayesinde haberdar oldular.

Mars’ın iki uydusundan gezegene daha yakın olan Phobos kardeşi Deimos’a göre daha büyük olmasına karşın yine de 22 km çapıyla Güneş Sistemi’ndeki en küçük uydulardan biridir. O kadar küçüktür ki küresel bir şekil almasına yetecek kütleye sahip değildir. Bu nedenle patatese benzer. Yapısı C tipi asteroitlerde olduğu gibi karbon zengini kayadan oluşur. Benzer özellikteki diğer Mars uydusu Deimos gibi bir zamanlar asteroitken, gezegenin kütle çekimine yakalanarak uyduya dönüştüğü düşünülmekte.

Yörünge yüksekliği yaklaşık 6000 km olan uydu, Mars’taki bir gözlemci için günde iki defa doğup batar. Yüksekliğinin az olması, Mars’ın bazı bölgelerinde hiç görülememesine sebep olur.

Gökbilimciler Phobos’un 50 milyon yıl içinde ya Mars’a düşeceğini ya da yörüngede kütleçekim gelgit etkilerine dayanamayarak parçalanacağını düşünüyorlar. Eğer parçalanacak olursa Mars da halkalı bir gezegene dönüşebilir. Hakkımızda hayırlısı.

halkalı mars
Uydusunun hazin sonu Mars’ı daha yakışıklı hale getirebilir.

Phobos’un yörüngesindeki gariplikler gökbilimcilerin içinin oyuk olabileceğini düşünmeye itmişti. Yapılan incelemeler, Phobos’un %25-35 oranında gözenekli olması gerektiğini göstermişti. Bu sonuç gezegenbilimcilere Phobos’un Mars’ın etrafında tur atan bir “moloz yığını”ndan biraz daha fazlası olduğu konusunda yol gösterdi. Büyük ve küçük parçaların bir araya gelmesiyle oluşan bir moloz yığını, bu parçalar birbirine tam uymayacağı için içinde boşluklar oluşur.

Phobos’un MRO tarafından yakalanan görüntüsü.

Phobos üzerinde üç büyük krater var. Bunlardan en büyüğü olan Stickney ismini Phobos’u keşfeden Asaph Hall’un eşinden alıyor. 10 km çapındaki Stickney, Phobos’un ortalama 22 km olan çapıyla karşılaştırıldığında dikkat çekici biçimde büyüktür.

kaynak: mars.jpl.nasa.gov |